Meme kanseri tanısı konulduktan sonra hastalar ve yakınları, hem kanser tedavileri devam ederken, hem de tedavi tamamlandıktan sonraki erken dönem içersinde ve bazen de hastalığın tekrarlamış olduğu durumda beslenme özellikleri, ek gıdalar, bitkisel tamamlayıcı tedaviler, sportif aktiviteler konusunda araştırmaya girerler ve bilgi ararlar. Bu yardımcı yöntemlerle tedaviye alınacak cevabı artırmak, yaşam kalitesini düzeltmek, şifa şansını artırmak arayışı çok doğaldır. Aktif tedavi dönemindeki hastaların çağdaş onkolojik tedavilerini eksiksiz yaptırmaları şifa yada uzun yaşam için en önemli faktördür. Bunun dışında kalan beslenme, gıda desteği, ek besin, bitkisel ilaç, egzersiz gibi tedbirler sadece destek içindir; hastalık yada tedavinin yan etkilerini azaltmak, esas onkolojik tedavinin etkisini güçlendirmek, yaşam kalitesi ve sağlıklılık halini yükseltmek için yardımcıdırlar, yoksa, onkolojik tedavilerin yerini almaları mümkün değildir.
Tedaviler sırasında yaşam
Kanserin üç ana onkolojik tedavisi vardır: Cerrahi, radyoterapi, kemoterapi. Bu tedaviler hastanın beslenme ihtiyacını, yemek yiyebilme kapasitesini, hazım faaliyetlerini etkiler. Kanser tedavisi devam ederken istemeden kilo kaybeden veya aşırı kilo alan, kas kitlesi azalıp, yağ dokusu miktarı artan, iştah, çiğneme, yutma, hazım sorunları yaşayan hastalarımız olur. Bu şikayetler çoğunlukla sadece tedavinin devam ettiği dönemde görülen geçici hallerdir, çok nadiren uzun süreli yada kalıcı olurlar. Gerek hastalığın kendisi ve gerekse bu hastalık için verilen tedavilerin yan etkileri yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ağrı, tat ve koku duygularında değişiklik, ishal/kabızlık gibi şikayetlere yol açar. Bu gibi durumlarda alışılmış yemek tarzında değişiklik gerekir. Aktif tedavi döneminde kilo kaybı olmamalıdır. Onkolojik tedaviler sırasında vücudun tamir mekanizmaları hızla çalışır, enerji sarfiyatı artar, bu nedenle yeterli enerji gıdalar ile alınmalı ve kilo kaybına müsaade edilmemelidir.
Kanser tedavisi devam ederken vitamin ve mineral desteği gibi ilaçları almak çok tartışılan bir konudur. Bu gibi vitamin ve mineral ilaçları onkologdan habersiz alınmamalıdır. Çünkü bu tür ek ilaçların bazıları asıl kanser tedavisinin etkisini azaltabilir. Örneğin, metotreksatlı kemoterapi alan hastada folik asidli destek tedavisi kemoterapinin etkisini azaltır. Çünkü metotreksat kemoterapi ilacının etkisi, folik asit metabolizmasını bozmak ve kanser hücrelerini bu maddeden yoksun bırakarak çoğalmalarını engellemek mekanizması üzerinden işler. Multivitamin tabletleri içersinde günlük ihtiyacın üzerinde C vitamini yada E vitamini gibi antioksidan maddeler yüksek dozda mevcutsa bunlarda hem radyoterapi hem de kemoterapi tedavisinin etkisini azaltır.
Aktif kanser tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi sırasında, antioksidan alınmaması önerilir. Radyoterapi ve kemoterapinin kanser hücresinde oluşturduğu hasar, sonunda bu hücreyi ölüme götürecektir, ancak vücutta bulunan antioksidan maddeler, örneğin C ve E vitamini tedavinin kanser hücresinde oluşturduğu bu hasarı tamir edebilir. Ancak bazı bilimsel çalışmalarda bu görüşe karşı tezler ortaya konulmuştur. Bu çalışmalara göre, antioksidanların kanser hücresini koruması sadece teorik bir iddiadır, ve kanser tedavisi sırasında antioksidan almak normal hücreleri tedavinin istenmeyen yan etkilerinden korur. Kanser tedavisi sırasında antioksidan almak yararlımı zararlımı sorusunun bugün net bir bilimsel cevabı yoktur. Bu durumda Amerikan Kanser Cemiyetinin (ACS) önerisi, net yararı ispatlanmadığı sürece, radyoterapi ve kemoterapi gören hastaların C ve E vitaminini günlük ihtiyacın üzerinde almamalarıdır. Erişkinler için günlük C vitamini ihtiyacı 60 mg, E vitamini ihtiyacı 8 mg’dır.
Kanser tedavisi devam ederken spor, egzersiz yapılmalı mıdır meselesi bilimsel olarak araştırılmıştır. Özellikle kemoterapi alan ve erken evrede tanı konulmuş meme kanserli hastalar tedavi döneminde aşırıya kaçmayan, bedeni yıpranmaya yol açmayacak ve yarışmalı olmayan bir sportif faaliyet ve egzersizle ilgilenmelidir. Bu fiziksel faaliyet kendini iyi hissetme, yaşam kalitesini yükseltmek, fonksiyonel kalma halini destekler. Böyle bir orta şiddette egzersiz programının kanser tedavisinin etkisini azaltması söz konusu değildir. Burada kasdedilen tempolu yürüyüş, bisiklet, aerobik tarzı bir aktivitedir. Koltuk altına cerrahi müdahale yapılmış bir kadın tenis, voleybol, basketbol, aletli jimnastik, ağırlık kaldırma gibi doğrudan kola yük bindiren bir spor yapmadan onkologuna danışmalıdır. Zira bu tür aktiviteler kolda ödem (şişme) oluşturabilir. Ayrıca yüzme, sauna, kaplıca gibi aktiviteler özellikle radyoterapi sırasında önerilmez. Aşırıya gitmeyen egzersizler, tedavinin verdiği yorgunluk hissini daha az hissetmeye yol açar. Eğer tedavinin bir döneminde uzun yatak istirahati gerekiyorsa kas gücünde azalma, hareket kısıtlılığı gelişebilir. Bunu aşmak için fizik tedavi uzmanlarından yardım alarak hem kas gücünü koruyacak hem de eklemlerin hareket açısını koruyacak hareketler başlanmalıdır. Bu çeşit egzersiz yine yatmayla oluşan depresyon ve yorgunluk hissini azaltır.
Kanser ameliyatından sonra radyoterapi veya kemoterapi başlanacaksa egzersiz programı çok hafif dozda başlatılmalı ve çok yavaş artırılmalıdır. Eğer hastamız ameliyattan önce de spor yapan bir kişiyse burada hedefimiz aynı aktivite düzeyini korumaya çalışmaktır. Eğer ameliyattan önceki dönemde hiç egzersiz yapmayan bir kimseyse, o zaman kısa ve yavaş tempolu bir yürüyüş programı başlatıp bunun süresini yavaş yavaş artırmak yada evde esneme hareketleri yapmak ile işe başlamak gerekir. Yaşlı ve ortopedik yada nörolojik sorunu olan hastalarda egzersiz sırasında bir kimsenin eşlik etmesi ve kaza ile düşmeleri engellemesi gerekir. Kemoterapi alan hastalarda, egzersizlere başlamadan önce ilaçların yan etkilerini, bunun ne zaman başladığını ve şiddetini görüp, öğrenip bundan sonra programı yapmak iyi olur. Bazı hastalar kemoterapiden hemen sonra çok aşırı yorgunluk hissedebilir, bu durumda egzersiz günlerini kaydırmak gerekebilir. Onkolojik tedaviler bittikten sonra birkaç aylık vücudun kendini toparlama dönemi de geçince, yaşa uygun düzenli ve rutin egzersiz programı başlamalıdır.
Tedaviler bittikten sonra yaşam
İlk tanı konduktan ve bunu takip eden tedaviler tamamlandıktan sonra hastalarımızın pek çoğunda artık kanser bulgusu kalmamıştır. Bu tedavi dönemini takiben, uygun kiloya erişmek, sağlıklı beslenmek ve bedenen aktif hareketli bir yaşam biçimine geçmek önemlidir. Bu ilkeleri benimsemek yaşamın hem kalitesini hem süresini artırır. Bu önerilerden bazıları kanserin tekrarlama riskini doğrudan azaltır. Aşırı kilo almak ve yağlanmak meme kanserinin tekrarlama riskini artırır, bu durum bilimsel çalışmalar ile ispatlanmış ve tıp literatüründe yer almıştır. Ortalama bir boy sahip Türk kadının, meme kanseri tedavisi bittikten sonra 60-65 kiloyu geçmemesi uygundur. Diğer önerilerin kanser tedavisi görmüşlerde kanserin tekrarlama riskini azalttığı ispatlanmamıştır. Ancak, bu önerilerin sağlıklı kimselerde kanserin ortaya çıkma ihtimalini azalttığı (kanseri önlediği) bilinmektedir. Bu nedenle kanser tanısı almışlarda da olumlu etkisi olması beklenir; yeni (başka organı içeren) bir kanserin ortaya çıkması ihtimalini azaltır. Kanser tedavisi görmüşlerde kalp hastalığı, damar hastalığı, şeker hastalığı, osteoporoz (kemik yoğunluğu kaybı) gibi hastalıklar daha sık ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı yaşam önerileri kanserden koruyucu olduğu kadar, yukarıda sayılan diğer hastalıklara karşı da yararlı etki sağlar.
Aşırı kilolu ve yağlı kadınlarda meme kanserinin tekrarlama oranının daha yüksek olduğu gösterilmiştir. İdeal kilonun üzerinde kalmak kanser tedavisinin başarısını azaltır. İdeal kiloya inmek için sağlıklı diyet ve sportif hareket gerekir. Bunların sayesinde hasta kendini iyi hisseder, yaşam kalitesi yükselir, ömrü uzar.
Meme kanseri tedavisinden sonra egzersizin yaşama etkisini araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Fiziksel aktivite, egzersiz, sporun yaşama birçok katkısı vardır; kalp ve damar sağlığını artırır, kasları güçlendirir, vücuttaki yağ oranını düşürür, yorgunluk hissini azaltır, endişe ve depresyon duygularını azaltır, kişi kendini iyi ve mutlu hisseder. Düzenli egzersiz yapan sağlıklı kişilerde kanserin ortaya çıkma oranının azaldığı bilindiğinden, kanser tedavisi görmüşlerde de benzer ve olumlu bir etkisinin olması beklenir. Ayrıca, ikinci kanserlerin, yada şeker veya kalp hastalığı gibi diğer uzun süreli hastalıkların ortaya çıkmasını azalttığı bilindiği için egzersizi kanser tedavisi görmüşlerde öneriyoruz.
Kanser oluşumunu önleyici etkisi olan beslenme ve yaşam önerileri:
1. Sağlıklı gıdaları içerecek şekilde çeşitten zengin ve bitkisel ağırlıklı beslenilmelidir.
Hergün en az beş porsiyon sebze yada meyve yenilmelidir. Tahıl içeren gıdaların mümkün olduğunca sanayi muamele edilmemişleri seçilmelidir, örneğin, beyaz ekmek yerine kepekli, çavdarlı, ekmek yenilmelidir. Kırmızı etler sınırlı olarak tüketilmelidir ve dana, sığır gibi yağ oranı düşükler tercih edilmelidir. Kilo aldırmayan gıda seçimine özen gösterilmelidir.
2. Bedenen aktif bir yaşam biçimi geliştirilmelidir.
Haftada en az beş gün 30 dakika orta ağırlıkta bir egzersiz veya spor yapılmalıdır. Bu program 45 dakika ve daha etkin bir spora dönüştürülürse meme ve barsak kanserini azaltma yararı artar.
3. Yaşam boyunca sağlıklı bir kiloda kalınmalıdır.
Aşırı kilosu olanlar bunu vermeli ve takiben kalori alımı ile hareket sebebiyle kalori harcanması arasındaki denge sağlanmalıdır. Yani hareket halinde olmak, egzersiz yapmak azaldığında günlük kalori alımını da azaltmak gerekir.
4. Sigara ve diğer tütün kullanımına son verilmelidir.
5. Alkollü içeceklerin alımı sınırlandırılmalıdır. Erişkin kadınlar için günde bir kadeh şarap ölçüsü aşılmamalıdır.
Tekrarlamış hastalık ile yaşam
Hastalığın tekrarladığı ve kanser ile yaşamakta olan kadınlarda doğru beslenme ve fiziksel aktivite yaşam kalitesini yükseltir ve kendini iyi hissetme duygusu verir. Hastalığın tekrarladığı her kişide kilo kaybı olması şart değildir. Farklı gıdalara ve beslenme saatlerine yönelerek hem yeterli kalori alınır hem de kilo kaybı, kabızlık, bulantı gibi bulgularla baş edilir. Bazı ilaçların (medroksi progesteron asetat, megesterol asetat) doktor kontrolunda kullanılarak iştah açıcı etkisinden yararlanılır. Omega-3 yağ asitleri beslenme desteği ve kilonun korunması için önerilmektedir. Yeterince katı gıda ve kalori alamayanlarda beslenme desteği veren özel kutulanmış sıvılardan içilir. Yada doktor tüple beslenme gibi daha teknik bir yöntemi geçici olarak başlatabilir.
Bedensel hareketlilik hem kabızlığı engeller hem de iştah açıcı etkisi vardır. Ayrıca yorgunluk hissini azaltır. Fakat burada bir aktif hastalık ve buna yönelik tedaviler söz konusu olduğundan, nüks etmiş hastalığı olanlar ne şekilde egzersiz yapabileceklerini onkologlarına özellikle sormalıdırlar.
Meme kanseri tanısı almış kadınlar nelere dikkat etmelidir.
Vücut ağırlığı
Tanı konduktan sonra, aktif tedavi döneminde ve tedaviler bittikten sonra kişi kendisi için sağlıklı kilosuna gelmeli ve bunu korumalıdır. Eğer hastalık veya tedaviler nedeniyle kilo kaybı veya eksik beslenme olmuşsa bu kayıp yerine konmalıdır. Çünkü normalin altındaki kiloda olmak hastalıkla mücadelede yetersizliğe sebep olur, yaşam kalitesini bozar, tedavilere toleransı azaltır, iyileşme sürecini uzatır ve komplikasyonları artırabilir. Bu kilo kaybını gidermek için hem besleme desteği artırılır hem de enerji sarfiyatı (egzersiz) azaltılır. Düşük kilolularda hafif egzersiz stresi azaltır, dayanıklılığı artırır, ancak aşırı egzersiz kilo almayı zorlaştırır.
Ortalama boydaki Türk kadını 60-65 kg aşmamalıdır düşüncesindeyim. Meme kanseri ile ilişkili daha önemli ve sık sorun aşırı kilodur. Aşırı kilonun meme kanseri ve barsak kanserini oluşturan bir faktör olduğu ve yine aşırı kilolularda tedaviden sonra tekrarlama riskinin daha fazla olduğu ispatlanmıştır. Meme ameliyatından sonra yapılan tedaviler (kemoterapi, hormon tevdisi) sırasında kilo alınması, bazen 10 kilonun üzerinde, sık görülen bir durumdur. Bu kilo alışının sebebi, metabolizmanın değişmesi, adetlerin kesilmesi, kemoterapi yan etkilerini azaltmak için verilen kortizon, hastanın direncini artıracağı düşüncesiyle ve anemiyle mücadele için aşırı ve kaloriden yüksek gıdalar almasıdır. Tedavi döneminin başında zaten aşırı kilo varsa, bunu bazen tedavi sırasında da vermek mümkün olmaktadır. Ancak bunun için tedaviyi yapan onkologdan izin alınmalıdır. Zira tedavi esnasında kilo vermek, tedavinin sürdürülebilirliğini bozmamalıdır. Tedavi döneminde dengeli bir diyet ve hafif egzersizler ile haftada bir kiloyu aşmayacak hızda kilo verilmesi olasıdır. Ancak çok aşırı kilo fazlası söz konusu değilse, genel prensip, kanser tedavisi sırasında kilo verdirilmemesi, bunun tedaviler bittikten sonra yapılmasıdır.
Kilo eksikliği veya fazlalığı ile mücadele en iyi kanser tedavileri bittikten sonra yapılır. Kilo almaya ihtiyacı olanlar gıdayı artırır, kilo vermeye ihtiyacı olanlarsa fizik aktiviteyi artırır. Egzersiz yapanlarda vücuttan yağ kaybı olur, ancak kas kitlesi artar, dolayısıyla kilo düşüşü çok belirgin olmasa dahi zararlı olan (hormonların üretildiği, ve meme kanseri oluşması ile tekrarlamasına yol açan) yağ dokusu kaybı önemlidir. Bu egzersizler esneme ve kasları uzatma yönünde olmalı ve kas kitlesini artıran ve “resistan” denilen türde olmalıdır. Yani ağırlık veya bir cihazın direncine karşı olmalıdır. Koltuk altı cerrahisi geçirmişler hangi sporu yapabileceklerini doktoruna sormalıdır. Ameliyatlı meme tarafı kolu ile tenis, voleybol, basketbol, ağırlık çalışmak sakıncalı olabilir. Tam ideal kiloya inilmese bile, her kilo verme, ve kas kitlesini artırıp, yağ dokusunu azaltmak yarar sağlar. İki güvenilir çalışmayla gösterilmiştir ki, vücutta yağ fazlası olan kadınlarda meme kanseri daha sık tekrarlar ve tedavi başarısı azalır. Meme kanserinde şifayı etkileyen ve en kolayca elde edilebilecek yaşam tarzı ile ilgili faktör ideal sağlıklı kiloyu bulmaktır. Aşırı kilonun hastalığın tekrarlama riskini en fazla artırdığı grup, birinci evredeki aslında en iyi şifa şansına sahip, küçük tümörlü ve koltuk altı yayılımı yapmamış kadınlar arasındadadır. Aslında şifa şansı yüksek ve erken tanılı bu grupta bulunan, yüksek kilolu kadınlarda hastalığın tekrarlama oranı, normal kilodakilerden %70 artmış olarak tespit edilmiştir. Tedaviler sırasında fazladan alınan 6-7 kg bile tekrarlama riskini 1.5 kat artırmaktadır. İdeal kiloya inilmese bile 6-12 ay gibi uzunca bir süre içersinde kilonun %10’unu bile vermek artan tekrarlama riskini düşürür. Kilo verilince ayrıca kalp, damar, şeker hastalığı riskleri de azalır. Kemoterapi döneminde alınan kilonun sadece yağ dokusundan ibaret olduğu, kas dokusu artışı olmadığı ve bu nedenle kemoterapi döneminde kilo alınmasının vücuda bir katkısı olmadığı bilinmelidir. Tedavi süresince kilo alınmamasına çalışılmalıdır, sonra bu kiloyu vermek için ayrıca uğraş gerekecektir.
Beslenme ve gıda seçimi
Yağ yemenin meme kanseri oluşumu veya tekrarlaması ile ilişkisi henüz ispatlanmamıştır. Günümüzde iki büyük çalışmada, düşük yağlı yemenin meme kanseri tekrarlama oranını azaltma ihtimali henüz araştırılmaya devam edilmektedir. Burada daha önemli olan günlük kalori ihtiyacının aşılmaması ve vücudun yağlanmamasıdır. Az yağlı beslenmek meme kanserlilerde tekrarlamayı azaltır mı sorusuna cevabı bu iki çalışmanın sonunda, 2006 yılı sonlarında öğrenebileceğiz. Gıdaların içindeki yağların türleri farklıdır. Tekli doymamış veya omega-3 yağ grupları, daha çok sıvı-bitkisel yağlarda bulunur, kalp hastalığı ve belki kanser oluşumunu azaltabilir. Ancak hayvansal kökenli olan doymuş yağlar bu hastalıkların oluşumunu artırır. Omega-3 en çok balık ve cevizde bulunur, bunların tüketilmesi kalp sağlığını artırır, ömrü uzatır; ancak kanser tedavisi görmüşlerde yapılan çalışmalar bu yağların kanseri engelleyici etkisini her zaman göstermemiştir.
Kanser tedavisi sırasında ve bunu takiben yeterli protein almak çok önemlidir. Protein ihtiyacını karşılamak için en iyi seçim doymuş yağları az olan gıdaları seçmektir, bunlar: balık, yağsız ve derisiz kümes hayvanları, yumurta, yağsız et, yağsız veya az yağlı süt ve süt ürünleri, fındık-ceviz, çekirdek olarak sayılır. Böbrek yetersizliği varsa protein alımı ayrıca kısıtlanabilir. Yaşlıların da protein ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır.
En sağlıklı karbonhidrat seçimi lifden zengin ve rafine edilmemiş olanlardır; bunlar arasında: kepekli buğday, sebze, meyve sayılır. Beslenmenin esas karbonhidrat kaynağı bunlar olmalıdır. Zira bu besinlerde diğer yararlı elemanlar da bulunur. Bunların dışındaki, beyaz un ve şeker eklenmiş gıdalarda sadece kalori fazlalığı olup, ek besinler yoktur. Rafine beyaz un ve şeker insülin direncini artırır, bu olaysa şişmanlamaya, kalp ve şeker hastalığına eğilimi artırır; ayrıca, meme kanseri riskini de artırdığı düşünülmektedir.
Vejeteryan diet genelde sağlıksız değildir. Eğer balık, süt ürünleri, yumurta yeniliyorsa gerekli olan hayvansal esansiyel amino asitler de alınıyor demektir. Tamamıyla hayvansal ürün yenmiyorsa, protein ihtiyacı fındık-çekirdek-fıstık gibi ürünler ve yeşil yapraklardan sağlanabilir. Vejeteryenlerin eksik besin almadığından emin olmaları gerekir. Günlük vitamin ve mineral desteği (one-a-day vitamin gibi) yararlı olur. Ayrıca, B12 vitamini, demir, çinko gibi ekler diyete katılmalıdır. Vejeteryen beslenmenin kanseri engelleyici bir etkisi var mı araştırılmamıştır. Ancak, doymuş yağdan az, lifi fazla, vitaminden zengin, bol sebze-meyve içeren bir beslenme tarzı olduğu için vejeteryen beslenme sağlığı destekler. Fakat bol sebze yada meyve yemek meme kanseri ortaya çıkışını azaltır mı ispatlanmamıştır. Sebzeden zengin beslenenlerde alınan kalori azalmıştır, bu da şişmanlamayı engeller ve meme kanser riski açısından olumludur. Ayrıca, sebze-meyvede folat boldur. Folat, fazla alkol alanlarda ortaya çıkan meme kanseri riski artışını indirir. Folatın doğrudan meme kanserinin tekrarlama riskini nasıl etkilediği bilinmemektedir.
Sadece kanser hastalarına değil, bütün topluma günde en az beş porsiyon sebze/meyve yemesi önerilir. Porsiyondan kasıdedilen orta boy elma, portakal, armut; bir su bardağı doğranmış sebze/meyve; kuru yemişlerden bir avuç; bir tas yeşil salata veya yeşil sebze; yarım tas pişmiş sebze; bir büyük bardak saf meyve suyudur. Meyve suyu yerine meyvenin kendisinin yenmesi tercih edilmelidir; hem daha az kalori hem de daha fazla lif alınmış olur. Sebzeler de meyvelerin yerine tercih edilmelidir. Yeşil salata ve sebzeler hem daha besleyici hem de daha az kaloridir. Koyu yeşil, turuncu-kırmızı sebzelerin besleyici maddeleri daha fazladır. Farklı renkleri olan sebzeleri yemek her bitkisel besinin alındığından emin olmamızı sağlar. Dondurulmuş ve konserve sebze ve meyveler de besleyici açıdan tazeleri kadar değerlidir. Kemoterapi alanlarda, tedavi uygulaması üzerinden 1 hafta-10 gün geçtikten sonra vücudun bağışıklık sistemi geriler. Bu dönemde çiğ salata sebze yenmesi mikrop kapma riski getirebilir. Bu günlerde sebzeleri haşlayıp yemek iyi olur. Haşlama sırasında mikroplar ölür, besinlerin hazmı ve barsaklardan emilimi kolaylaşır.
Soya ürünleri
Soya fasülyesi ve bundan üretilen gıdaların meme kanserini önlediği kesin değildir; bu konudaki çalışmaların sonuçları çelişkilidir. Asyalı ülkelerde bol soya tüketilir ve meme kanseri bu ülkelerde nadir görülür. Bu nedenle arada bir bağlantı düşünülmüştür. Soyada isoflavin denilen bir madde bolca bulunur. Bu madde laboratuar ortamında kanser karşıtı bir etki gösterir. Soya ürünleri hem östrojen benzeri hem de östrojen karşıtı etki gösterir. Belki de bu nedenle meme kanserinde çelişkili sonuçlar oluşturmaktadır. Meme kanseri tedavisi bittikten sonra Asyalılar kadar soya tüketenlerde bu gıdanın ne olumlu ne de olumsuz bir etkisi gözlenmemiştir. Asyalı toplumlar günde üç porsiyon soya gıdası tüketirler. Bu ölçüde tüketim hem toplumsal çalışma hem de laboratuarda incelenmiş ve zararlı bir etkisi tespit edilmemiştir. Ancak meme kanserlilerin günde üç porsiyondan fazla soya fasülyesi, soya sütü, tofu gibi ürünleri tüketmemesi iyi olur. Çünkü aşırı dozda soya ürünleri ile bitkisel östrojen alınmış olur, bu hormon da meme kanserini uyarır. Özellikle soya tozunda östrojenik etki fazla olur.
Alkollü içecekler
Alkollü içeceklerin belli sıklıkla içilmesinin sağlığı hem olumlu hem de olumsuz etkilediğini gösteren bilimsel çalışmalar vardır. Kanser tanısı almış kişinin bu konuda öneri için onkoloğu ile konuşması uygun olur. Bu tavsiye sırasında hastalığın evresi, tedavinin türü, nüks riski, diğer yandaş hastalıkların varlığı dikkate alınır. Bazı kemoterapi ilaçları ağız içinde yara ve reaksiyona sebep olurlar. Böyle bir durum varsa, alkollü içecekler önemli derecede ağrı, tahriş yaratıp, şikayetleri artırırlar. Eğer baş-boyun bölgesini veya yemek borusunu içeren bir radyoterapi de yapılacaksa (örneğin, boyun omurlarının ışınlanması) yine tedavi reaksiyonlarını artıracağı için alkollü içecekler alınmamalıdır.
Bazı çalışmalarda orta düzeyde alkol tüketenlerde meme kanserinin daha sık görüldüğü anlaşılmıştır. Meme kanseri tanısı almış kimse yine aşırı alkol tüketimine devam ederse, yeni (karşı memede) bir kanser çıkma ihtimali yüksek olur. Alkol, dolaşımdaki östrojen hormonu miktarını artırır, bu da meme kanserini tetikler. Ancak alkol alan kadınlarda meme kanseri tedavisinden sonra tekrarlama riski artar mı bu konu çalışmalar ile ispatlanma-mıştır. Günde bir-iki kadeh alkol almanın kalp hastalığı riskini azalttığı bilinmektedir. Meme kanseri tedavisi görmüş kadında günde1-2 adet alkollü içecek almak kalp hastalığı riskini azaltır, ancak ikinci bir meme kanseri oluşması riskini artırabilir. Daha nadir aralıklarla, çok özel sosyal durumlarda, alkol alımının kanser açısından bir risk getirmesi beklenmez. Bir adet alkollü içkiden kasıdedilen, bir kadeh şarap, bir bardak bira, bir duble sert alkollü içecektir.
Bitkisel ilaçlar, besin desteği, vitaminler
Bu konu kapsamına ek gıdalar, vitamin, mineral, bitkisel ilaçlar gibi destek tedavileri girer. Kanser hastaları arasında en az dört kişiden birinin, bazı toplumlarda ise %80’inin böyle ek tedaviler aldığı bilinmektedir. Sebze ve meyveyi bol yiyenlerde kanserin daha az ortaya çıkması insanları bu besinsel destek ilaçlarına yönlendirilmiştir. Ancak ilaç gibi alınan destek maddeleri, gerçek besinleri yemekle aynı olumlu etkiyi sağlarmı konusu kesinleşmemiş bilgidir. Tamamlayıcı ve alternatif ek gıdaların kanser tedavisine katkısı bilimsel ortamda çok az incelenmiştir.
Kanser tedavisi esnasında, ve bu tedaviyi takip eden ilk birkaç ay süresinde yan etkiler nedeniyle yeterli beslenme yapılamaz; bu dönemdeki hastaların günlük ihtiyacı karşılayacak bir vitamin ve mineral kombinasyonu almaları iyi olur. Bu ek ilaçların içindeki maddelerin dozu günlük ihtiyacın üzerinde olmamalıdır. Aksine, çok yüksek dozda vitamin almak zarar verici olur. Vitamin ve mineral desteği sadece sağlıklılık halinin devamına yardımcı olur, ancak bu maddelerin kanseri tedavi ettiğini düşünülmemelidir. Yüksek dozda destekleyici ilaç alınmamalıdır. Gözlemlere göre, beslenmesinde beta-karoten (A vitamini ) zengin olanlarda akciğer kanseri nadir oluşuyordu. Fakat, ilaç olarak yüksek dozda beta-karoten verilerek yapılan iki büyük çalışmada görüldü ki, bu madde yüksek dozda alınınca bilakis akciğer kanseri görülmesini artırdı, beklenenin tam zıttı bir etki oluşturdu. Dolayısıyla besin içinde alınan beta-karoten ile ilaç olarak alınan yüksek doz beta-karoten farklı ve zıt etkiler gösterdi.
Hem kanser hastaları hem de bazı sağlık görevlileri vitamin, mineral ve diğer gıda desteği yaklaşımcıları büyük ilgi duymaktadırlar. Ancak bu gibi ek tedavilerin kanseri önleme, veya kanseri iyileştirmedeki etkisi çok az sayıda bilimsel çalışmada araştırılmıştır. Bu muhtemelen faydalı maddeleri sanayi ürünlerinden ziyade besinlerin içinde almayı tavsiye ediyoruz. Karışık, zengin ve düzenli beslenemeyenler günlük ihtiyaç dozunda multivitamin alabilirler. Fakat günlük ihtiyacın üzerinde vitamin ve diğer destek maddelerini almak çok dikkatle irdelenmelidir.
Çay
Antioksidan özelliği nedeniyle çayın kanser oluşumunu engelleyici etkisi öne sürülmüştür. Bu yararlı etkiler hem yeşil hem de siyah çayda söz konusudur. Hayvan deneylerinde çay kanser oluşumunu engellemiştir. İnsan alışkanlıklarını inceleyen çalışmalarda çayın kanseri engelleyici etkisi konusunda farklı ve çelişkili sonuçlar ortaya çıkmıştır. Çayda bulunan kateşin ve polifenol maddeleri laboratuar şartlarında kanser hücrelerinin çoğalmasını engeller. Bu nedenle insanlarda çayın kansere karşı etkisi araştırılacaktır. Bu araştırmalar henüz kesin bir öneri vermekten uzaktır. Önemli bir çalışmada ise çayın bulantı ve ishali artırdığı ortaya çıkmıştır. Birçok bitkisel ürün çay gibi demlenebilir. Zencefil çayı iştah açar, papatya çayı mideyi dinlendirir, nane çayı hazımı kolaylaştırır. Bitkisel maddeler çay olarak demlenecekse, hijyenik koşullarda elde edildiklerinden emin olup, buna göre marka seçilmelidir. Bu bitkilerde böcek ilacı, mantar, yabancı madde bulunmaması sağlanmalıdır.
Sarımsak
Bu üründe mikroplara ve kansere karşı madde bulunduğuna inanılır. Ancak bugüne kadar ispatlanmış bir etkisi yoktur. Yemekle birlikte az ve ölçülü dozda sarımsak yenmesinin katkısını göstermek çok zordur. Ancak yüksek miktarda sarımsak veya sarımsak tozu yemek, zararlı etkiler oluşturabilir. Öncelikle mide ağrısı, gaz, kusma, pıhtılaşmayı sağlayan trombosit fonksiyonunda bozukluk oluşur. Pıhtılaşmayı azaltan aspirin, kumadin gibi ilaçlar alanlar ve kanamaya eğilimi olanlar, yada trombosit sayısı düşük kimseler fazla miktarda sarımsak tüketmemelidir.
Keten tohumu
Bu ürün insan beslenmesinde kullanılan bir madde değildir. Ancak iki önemli madde içerir: omega-3 yağları ve liften zengin bitkisel östrojen kaynağı olan polifenoller. Laboratuar çalışmasında ve hayvan deneylerinde keten tohumu kaynaklı maddeler kanser karşıtı etki göstermiştir. Bazı küçük insan çalışmalarında da yemeğe keten tohumu eklenen prostat kanserlilerde tümörlerin ufaldığı saptanmıştır. Ancak meme kanserlilere bu tohumu önermek için elde veri yoktur. Ayrıca meme kanseri açısından istenmeyen bir madde olan östrojen içerdiği de unutulmamalıdır. Meme kanseri problemi olmayan kadınlarda keten tohumu günde bir kaşık kadar önerilebilir. Hem kalp ve damarları koruyucu omega-3 yağı alınmış olur, hem de lifsel gıda yenilmiş olur. Tohumu taze çekmek (kabuğunu kırmak) ve tüketmek gerekir. Çekirdek kabuğu kırılmadan içindeki omega-3 vücuda geçemez. Ayrıca çekirdek içi maddeler hava ile temasta okside olur ve özelliğini kaybeder, bu nedenle çekirdek kabukları kırılınca taze tüketilmelidir. Kahve değirmeninde çekilip veya havanda dövülüp salata veya yağsız yoğurda, veya sandviç, kahvaltı kepeği üzerine serpilip yenilebilir.
Zencefil
Zencefil kokusu veya tadı bulantıyı azaltır. Ancak kemoterapiye bağlı bulantıyı kesmez çünkü zencefil mideden kaynaklanan hallerde bulantıyı azaltır. Kemoterapi bulantısı için beyindeki merkezi baskılamak gereklidir. Ayrıca zencefilli gıda veya içecekler kişiyi sakinleştirir, bu nedenle kemoterapi alanlarda da yararı olur. Fakat kanama riski olanlar, trombositi düşük olanlar zencefilden uzak durmalıdır, çünkü trombosit faaliyetini etkiler ve kanama eğilimi yaratır.
Temiz ve güvenli gıda
Kanser tedavisi alanların temiz ve güvenilir besin tüketmeleri şarttır, çünkü tedavilerin yan etkisi olarak mikroplara hassas bir bünye söz konusudur. Diğer kişilerin tolere edebileceği bulaşıklık, kanser tedavisi altındakilerde enfeksiyona yol açabilir.
Temiz, sağlıklı beslenmek için:
1) Her yemekten önce eller sabun ile yıkanır
2) Her besin maddesi yemek olarak hazırlanmadan önce yıkanmalıdır. Eller ve yemek hazırlama araçları da yıkanmalı ve temiz olmalıdır.
3) Çiğ et, balık, tavuk, yumurta pişirilmeden önce yıkanmalıdır. Bunların işlendiği bıçak v.d. aletler de işlemden sonra yıkanır. Çiğ etler hazır yemeklerle temas etmemelidir. Kesme tahtası, tezgah, sünger gibi şeyler çiğ etle temastan sonra iyice yıkanmalıdır.
4) Her türlü et ve deniz ürünü çok iyi pişirilerek yenilir. Süt ve meyve suyu pastorize olmalıdır.
5) Bütün yiyecekler buzdolabında saklanmalıdır. Böylece mikropların çoğalması yavaşlar.
6) Mümkün olduğunca evde, kendi hazırladığımız besinler yenmelidir. Lokantada yerken çiğ gıdalar, salata, şarküteri, tavuk, balık gibi pişmemiş yada mikrop üreme riski fazla olan şeyler istenmemelidir. Bunların yerine iyi pişmiş etler, sebzeler tercih edilir.
7) İçecekler mutlaka kapalı şişeli olarak kullanılmalıdır. Musluk suyu, depo suları içilmemelidir.
Alternatif tedavi / Yararı ispatlanmamış diyetler
Kanserli hastaların ilgi duyduğu bilimsel tıp dışındaki tedaviye yönelik olduğu iddia edilen yöntemler içersinde beslenme ile ilgili olmayan birçok yaklaşım söz konusudur. Bu el kitabında, beslenme üzerinde durulduğu için sadece gıdasal alternatif yöntemlere burada değinilecektir. Tamamlayıcı yöntem denilince standart ve bilimsel tıbbi tedavinin yanı sıra yürütülen yöntem kasdedilir. Alternatif tedavi denilince ise, standart-bilimsel tedavinin yerine, onu kaldırarak, uygulanmak istenilen yöntem anlaşılır. Tamamlayıcı yöntemler, hastalığın ve tedavilerin istenmeyen etkilerini azaltan, asıl tıbbi tedavinin etkisini artıran yaklaşımlardır. Tamamlayıcı tedavi asıl tedavinin verilmesini engellememelidir. “Tamamlayıcı tedavi” uygulayan hasta bunu doktoruna söylemelidir ve onkolojik tedavisi ile bir geçimsizliği olup olmadığını sormalıdır. Tamamlayıcı ve alternatif tedavilerin pek çoğu besinseldir. Gıda maddeleri ve ilaçlar her ülkede sıkı denetime tabi tutuldukları için tamamlayıcı / alternatif tedavi iddiasında olan birçok ürüne “gıda desteği” ibaresi yazılmıştır. Bu ürünlerin birçoğu normal beslenme diyeti içersinde yer almayan maddelerdir. Bu maddelerin birçoğu ile ilgili hiçbir klinik çalışma yapılmamıştır. Kanser tedavisi sırasında veya sonrasında kullanıldığı bilinen bazı beslenme rejimleri vardır. Bunların hiçbirisinin etkisi bilimsel olarak ispatlanmamıştır ve asla standart-tıbbi tedavinin alternatifi olamaz, yerini tutamaz.
Livingston-Wheeler tedavisi: Bu tedaviyi yaratanlar, insanda bağışıklık sisteminin zayıfladığı zaman, bir bakterinin vücuda dağıldığına ve kanser oluşturduğuna inanırlar. Livingston-Wheeler diyetinin ise bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve bu bakterileri yendiğini öne sürerler. Bu tedavinin içersinde antibiyotik, vitamin, mineral, hazım enzimleri, vejeteryan diyet ve lavman uygulamaları vardır. Bir dönem bazı aşıların da yapıldığı bildirilmekteydi. Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanması engellenmiştir. 1991 yılında çok prestijli bir dergide yayınlanan, ileri kanserli hastalarda bu tedavi ile standart tedaviyi karşılaştıran çalışmada Livingston tedavisinin yararı görülmemiştir. Kanserli hastalarda bu tedavinin iyileştirici veya yaşam kalitesini yükseltici etkisi gösteren bir veri yoktur.
Kelly-Gonzalez Rejimi: Bu tedavide çok yoğun bir şekilde diyet ve ek gıdalar üzerinde durulur ve toksinlerin vücuttan atılacağı söylenir. Kanserli hastaları üç metabolik gruba ayıran bu tedavide her “metabolik” gruba farklı bir diyet önerilir. Her gün, yüzlerce ek besin maddesi diyet eklenmektedir. Son olarak ilerlemiş pankreas kanserli hastalarda yaşamı uzattığı bildirilmiştir. Bunun üzerine Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü bu rejimi bir çalışma içersinde denemeye başlamıştır. Bugün için bu tedavinin etkin yada güvenli olduğu bilinmemektedir.
Makrobiyotik diyet: Bu diyet özellikle kanser tedavisi için oluşturulmamıştır., bir sağlıklı beslenme yöntemi olarak ortaya çıkartılmıştır. Tahıl, sebze, baklagiller, meyve, meyve çekirdeği, çay, az miktarda balık içeren bir beslenme tarzıdır. Aslında sağlıklı bir beslenme tarzına yakındır. Ancak kanser tedavisi görmüş hastaların eksik gıda ve kalori almadığından emin olmak gerekir. Bu diyetin kanser tanısı almışlarda ne katkısının olduğu belli değildir. Kanser oluşumu yada kanser tekrarlamasını standart önerilerden daha fazla engellediğine dair bir veri yoktur. Standart kanser tedavisini alan hasta bir beslenme eksikliği de yok ise, makrobiyotik diyeti doktorunun haberi olması koşuluyla uygulayabilir.
Alternatif beslenme tarzları arasında Gerson tedavisine de rastlanır. Bu tedaviyi oluşturanlar kanser hastalığının sebebini metabolizma bozukluğu olarak öne sürerler. Daha çok çiğ sebze meyve yemek üzerine oturan bir öneridir. Kahve ile lavman yapmak, çiğ hayvan karaciğeri yemek gibi özellikleri zaman içersinde terk edilmiştir. Böyle uygulamaların hiçbir biyolojik temeli yoktur. Beslenme ve bağışıklık sistemine katkısı ise bilimsel temelden yoksundur. Kanseri tedavi ettiğine dair bilimsel kanıt yoktur.
Fiziksel aktivite, egzersiz, spor
Bu hastalığın tanısından itibaren, hem aktif tedavi döneminde hem de bundan sonraki takip döneminde fiziksel aktivite önerilir. Tedavilerin yan etkileri bazen egzersiz yapmayı güç hale getirebilir. Ancak hareketsiz bir yaşam meme kanseri riskini artıran bir faktördür. Bu nedenle tedavinin süresince de olabildiğince hareketli yaşam önerilir. Tedavi yan etkileri fazla ise egzersiz çok düşük dozda yapılabilir. Egzersiz kalp sağlığı ve şeker hastalığı açısından da olumlu katkıda bulunacaktır. Resistans egzersizleri kemik yapısını daha güçlendirir. Adetleri kesilen kadınlarda osteoporoz başlayacağından, resistans (kasa yük bindiren) egzersizler önerilir. Bu hareketlere başlamadan önce, koltuk altı ameliyatı nedeniyle, kol şişmesi (ödem) riski doktor tarafından değerlendirilmelidir. Aerobik, eklem hareketleri, hepsi egzersiz kapsamı içersindedir. Kol ödemi varsa, doktor müsadesiyle omuz hareketleri başlatılır ve bu ödemin inmesine yardımcı olur. 2003 yılında yayınlanan bir çalışmada egzersiz ile kol ödemi arasındaki ilişki araştırılmıştır. Buna göre, spor öğretmenlerinin önerdiği programlar ödemi artırmaz.
Fiziksel aktivitenin yaşam kalitesi ve psikolojik uyuma katkısı vardır. Egzersizler haftada en az 4 gün yapılmalıdır. Süresi olarak 30-45 dakikadan az olmamalıdır. Bunun sonucunda endişe ve depresyon azalır, iyi hissetme hali artar, yorgunluk hissi azalır. Egzersizler evde veya daha iyisi bir uzman denetiminde spor salonunda yapılabilir. Ameliyat sonrasında normal dışı bir bedeni yapı oluşmuşsa, fizik tedavi uzmanları egzersizde yardımcı olur. Egzersiz önerileri mutlaka eğitim almış bir uzman denetiminde başlamalıdır.
Fiziksel aktiviteyi artırmak için, egzersiz programı dışında asansör yerine merdiven çıkma, vasıta yerine yakın mesafelere yürüme, ofis içinde telefon veya e-mail göndermek yerine çalışma arkadaşının odasına bizzat gitme önerilir. Yürüyüş ve egzersiz programlarını yalnız yapmak yerine grup ile yapmak faydalıdır. Tatillerde spor imkanı olan yerler tercih edilir. Evde televizyon izlerken sabit bisiklet veya yürüme bantına binilebilir. Egzersizlere hafif program ile başlayıp, gün sayısını ve dakika süresini artırmak iyi olur.
Egzersiz açısından dikkat edilmesi gereken tehlikeli durumlar şunlardır:
1) Ciddi anemi (kansızlık) varsa, egzersiz yapılmamalıdır. Önemli kalp sorunları çıkabilir.
2) Kandaki beyaz hücreler düşük ise, bağışıklık sistemi yetersizdir, kalabalık ortamda, spor salonunda, çalışılmamalıdır.
3) Tedavi çok şiddetli yorgunluk yan etkisi yaratıyorsa, evde 10 dakika vücudu esnetme hareketleri yapılabilir.
4) Radyoterapi görenler, havuza giremez, sudaki klor deride reaksiyon oluşturur.
5) Ucu deriden dışarı çıkan kateter varsa, suya girilmemelidir, mikrop alınır, ayrıca, kateterin (dren, sonda, gibi) yerinden oynamaması için danışılmalıdır.
6) Nörolojik bulgusu olan, kas zafiyeti, dengesizlik hali mevcut olanlar yalnız yürümemeli, en iyisi sabit bisiklete binmelidir.
Egzersiz programı haftada 5 gün, 30 dakika orta şiddetle olursa, meme kanseri ortaya cıkma riskini azaltıcı etkisi ispatlanmıştır. Meme kanseri tedavisi ve sonrasında yapılan egzersizin yaşam kalitesini artırdığı 30 tane çalışmada gösterilmiştir. Hem bedensel yeterlilik, fitnes hali artmış, hem de ruhsal denge sağlanmıştır. Sağlıklı ve spor yapan kişilerde meme kanserinin ortaya çıkma riskini azaltan egzersizin, bu kanser nedeniyle tedavi görmüşlerde de hastalığın tekrarlama ihtimalini azaltacağı beklenir. Egzersiz ömrü uzatan bir aktivitedir.
Meme kanserlilere beslenme ve egzersiz önerileri özeti:
Meme kanseri geçirmişlerde kalp hastalıkları da sık oluşmaktadır. Bu nedenle doymuş-hayvani yağ alımını kısıtlamak yararlıdır. Meme kanseri oluşumu ve kalp hastalığı oluşumunu azaltan tavsiyelere meme kanseri geçirmiş ve tedavisini almış olanlar da uymalıdır. Beslenme alışkanlığında sebze ve meyve bol olmalı, hayvani gıda az olmalı, soya ürünlerinde aşırıya kaçılmamalı, alkol alınmamalı yada günde bir kadehi geçmemelidir. En önemli husus doğru diyet ve egzersiz ile normal kiloyu korumaktır. Tedavi döneminde ve tedaviyi takiben sağlıklı kiloyu korumak, fiziksel aktiviteyi artırmak, yemeklerden yağı azaltmak, sebze ve meyve yemeyi artırmak meme kanseri nüksünü azaltır, ömrü uzatır, yaşam kalitesini yükseltir. Lifli gıdaların, omega-3’ün, soyanın katkısı ise daha az belirlenebilmiştir.
SIK KARŞILAŞILAN SORULAR
1) Bulantıyı azaltan, iştah açan gıdalar.
İştah azalması ve bulantı kanser tedavisinde sık görülür. Tad alma duyusu tedavi sırasında azalır ve değişir. Yemeklere baharat ve sos eklemek tad alma zevkini artırabilir. Yemeklere tad ve koku verici eklenmesi önerilir. Yemek porsiyonları az, ancak öğünler sayıca fazla olmalıdır. Yemek öğünleri arasında atıştırmak önerilir. Bulantı kesici ilaçların kullanılmasında sakınca yoktur. Doktor önerisiyle bulantı kesme veya iştah açma için ilaçlar kullanılır.
2) Tedavide görülen yorgunluğa karşı yapılacaklar.
Doğru beslenmek ve egzersiz yorgunluğu azaltır. Yeterince gıda alınmazsa ve hiç hareket edilmezse yorgunluk hissi artar. Egzersizlere çok hafif olarak ve birkaç dakika ile başlanıp zaman içinde artırılabilir. Ne kadar fazla egzersiz yapabildiğine hasta kendisi karar verir. Eğer yorgunluğun sebebi olarak kansızlık gibi tıbbi bir sorun varsa, bunu doktor tedavi edecektir.
3) Kansızlığı giderici gıdalar.
Kanser tedavisi kansızlığa yol açar. Bu durumla mücadelede beslenme yardımcı olur. Kırmızı et, yeşil sebze bol demir içerir ve demir eksikliği kansızlığını azaltır. Bu gıdalar ile birlikte C vitamininden zengin meyve (portakal, çilek, salatalık) yenilmesi demirin daha iyi vücuda emilmesini sağlar. Aneminin tedavisi için bazen ilaç veya kan takılması gerekebilir. Doktor tavsiyesi olmadan demir hapları alınmamalıdır, önemli mide-barsak şikayetlerine yol açabilir.
4) Kilo kaybını ne önler.
Tedavi başlangıcında bir miktar kilo kaybı olması beklenir. Ancak sürekli kilo vermenin önüne geçilmesi gerekir. Kilo kaybını azaltmak için daha çok yemeli ve daha az enerji harcamalıdır. Yemek öğünleri arasında şeker, yağ, proteinden zengin şekerleme, biskui, gofret türü gıdalar atıştırmak iyi olur. aşırı egzersiz bu dönemde yapılmamalıdır. Hafif fiziksel aktivite ile stres ve yorgunluk atılabilir.
5) Aşırı kilo almayı önlemek.
Bazı kemoterapi uygulamaları sırasında mutlaka birkaç kilo alınır, bunu önlemek bazen mümkün olmaz. Kemoterapi bittikten sonra dengeli ve sağlıklı beslenerek ve bir egzersiz programına girerek bu fazla kilolar yavaş yavaş verilir. Kişi için uygun olan sağlıklı vücut ağırlığı tüm yaşam boyunca korunması gereken kilodur.
6) Aşırı kilolar nasıl verilir.
Tedaviler bittikten sonra haftada 1 kiloyu geçmeyecek şekilde yavaş yavaş kilolar verilmelidir. İdeal kiloya inmek mümkün olmasa bile her atılan fazla kilo yarar getirir. Hem diyet hem de egzersiz yapmak kilo vermenin kuralıdır.
7) Kemik yoğunluğunun korumak
Adetler kesilince, menapoz ile birlikte, kemiklerden kireç kaybedilir ve kemikler zayıflar, yoğunluğu azalır. Bu kaybı engelleyen östrojen hormonunu kullanmak meme kanserlilerde sakıncalıdır. Artık, toplumda da kemik kaybı nedeniyle östrojen kullanılması kısıtlanmıştır. Östrojen meme kanserinin tekrarlama riskini artırır. Soya ürünleri gibi bazı bitkisel kökenli östrojen kaynakları vardır. Bunların da meme kanserlide güvenli olduğu söylenemez. Tavsiyemiz ağızdan kalsiyum ve D vitamini alınmasıdır. Bunlar gıdalardan da alınabilir veya ilaç formunda hazırları da kullanılabilir. Kalsiyumdan zengin gıdalar, yağsız sert peynir, yağsız süt olarak önerilir. Bunlar yetersiz kalırsa doktor (bifosfonat denilen) ilaç tedavisi önerir. Egzersiz, özellikle kemiklere yük bindiren hareketler, kemik yoğunluğunu artırır.
8) Menapoz şikayetleriyle mücadele.
Bu şikayetler için östrojen meme kanserlilere verilmez. Zaten, toplumsal düzeyde de bu ilaçların kullanılması artık kısıtlanmıştır. Çünkü meme kanseri, damar içi pıhtılaşma, beyin damar hastalıklarını artırdığı gösterilmiştir. Menapoz şikayetlerini azaltan önlemler, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenmek, kahve içmemek, alkol almamak, stressiz yaşamaya çalışmak olarak sıralanır. Hormon içermeyen ilaçlar, örneğin antidepresanlar, terlemeyi, ateş basmasını, uyku ve duygulanım bozukluklarını düzeltir. Yan etkileri konusunda doktor ile görüşmek gerekir. Ek gıda maddesi olarak satılan menapoz ilaçlarında östrojen (bitkisel) bulunabilir, dikkatli olmak gereklidir.
9) Koldaki şişliği nasıl gideririz?
Ameliyat veya radyoterapi sonrasında kol ve el şişebilir. Bunun sebebi lenf sıvısı akışının tedaviden sonra bloke olmasıdır. Şişliğe eşlik eden kızarıklık ve ısı artışı varsa, mikroplar karışmış demektir, acilen doktora gidilmelidir. Diğer uzun süren şişmelerde omuz hareketleri yardımcı olabilir. Fizik tedavi, masaj bazen yardımcı olur. Son olarak laser tedavisi başarılı bulunmuştur, ancak dünyada çok yeni bir araştırmadır. Proteini ve tuzu az yemek eskiden önerilirdi, fakat faydası görülmemiştir.
10) Tedaviden sonra egzersiz programı seçilirken nelere dikkat edilir.
Orta dozda egzersiz yapmak yorgunluk hissini azaltır, kişinin kendini iyi hissetmesini sağlar, tedavinin yan etkilerinden kurtulmayı hızlandırır. Çok ağır egzersiz yada spor yapmak enfeksiyon riskini getirebilir. Bunların dışında egzersizin kanserin tekrarlama ihtimalini azaltması kesin bilinmemektedir. Aynı şekilde egzersiz yapmanın kanserin ilerlemesini yavaşlattığı gösterilmemiştir. Fakat düzenli egzersizin uygun kiloyu korumaya faydası olur, kalp sağlığını artırır. Bu nedenle kanser tedavisi olmuşlara düzenli ve orta dozda egzersiz önerilir. Ciddi kansızlık varken spor yapılmamalıdır. Radyoterapi olurken havuza girilmez, çünkü sudaki klor deride reaksiyon yaratır. Eğer bağışıklık sistemi hücreleri (kandaki beyaz hücreler) düşükse kalabalık yerlere girilmemelidir, sportif aktivite azaltılmalıdır. Egzersiz programına başlamadan önce doktor ile detaylar konuşulmalıdır. Egzersizlere hafif bir program ile başlanıp, zamanla tolere ettikçe orta düzeye çıkılmalıdır. Kaslarda ağrı hissedince hareket dozu azaltılır. İyi bir programda kaslar güçlenir, esneklik artar, hareket esnasında nefes darlığı oluşmaz.
11) Vitamin ve mineral takviyesi gereklimidir?
Vitamin ve mineralleri en doğru alma yolu besinler ile olmaktadır. Tedavi esnasında iştahsızlık nedeniyle yeterli besin alınamıyorsa, vitamin ve mineral hapları alınabilir. Bu haplarda vitaminlerin günlük erişkin ihtiyacı kadar olması yeterlidir, daha yüksek dozda alınmasına gerek yoktur. Günlük belirlenmiş dozun üzerinde vitamin ve mineral almanın meme kanserinde iyileştirici veya önleyici bir etkisi olduğu gösterilmemiştir. Aksine aşırı dozda vitaminin zararlı yan etkisi oluşabilir. Fakat osteoporoz veya anemi gibi bir hastalık varsa, doktor belli gıda eklerini (kalsiyum, demir gibi) yüksek dozda ilaç olarak verebilir. Günlük dozun üzerinde vitamin ve mineralleri doktordan habersiz kullanmamak gerekir.
12) Meyve ve sebze yerine gıda maddeleri tabletlerden sağlanabilirmi?
Sebze ve meyvelerde 100 çeşitten fazla sağlıklı madde bulunur. Bunları haplardan sağlamak mümkün değildir. Ek gıda tabletlerinde, vitamin ve mineral karışımı tabletlerde bu faydalı maddelerin ancak ufak bir kısmı bulunur. Üstelik bunlar kurutulmuş ve toz haline getirilmiş haldedir. Sebze ve meyveden alınabilecek faydalı maddeleri haplardan sağlamak olası değildir. Bu taze ürünlerde henüz keşfedilmemiş maddeler de mevcuttur.
13) Antioksidan tabletler kanseri tedavi edermi?
Amerikan Kanser Cemiyeti önerisine göre, çok yüksek dozda vitamin, mineral, antioksidan almak doğru değildir. Ayrıca, kemoterapi ve radyoterapi sırasında antioksidan alınırsa, bu tedavilerin etkinliği azalabilir. Uygun dozda antioksidan almanın en iyi yolu bol sebze ve meyve yemektir. Kanser hastası antioksidan ilaç almadan önce doktoruna danışmalıdır.
14) Beta karotenlere dikkat.
Meme kanserinde beta-karotenlerin iyileştirici bir etkisi bilinmemektedir. Sigara içen bir kimse yüksek dozda beta-karoten takviyesi alırsa, beklenenin tam aksine akciğer kanseri riski artar. Bu nedenle beta-karoteni en iyisi koyu sarı-kırmızı-yeşil sebze ve meyvelerden almak, yada yeterli besin alınamıyorsa günde en fazla 5 mg takviye şeklinde almaktır.
15) Meme kanseri ile soya fasulyesi ürünlerinin ilişkisi.
Soya ürünlerinde bol protein bulunur, bu bakımdan yararlı bir besindir. Ancak soya tozu ve tabletlerinde fazlaca bulunacak bitkisel östrojen meme kanseri için bir risk oluşturabilir. Meme kanseri tanısı konulmuşlar günde üç porsiyondan fazla soya fasulyesi, tofu, soya sütü ile beslenmemelidir. Ayrıca soya ürünü tablet veya soya tozu kullanması sakıncalıdır.
16) Alternatif ve tamamlayıcı tedavi yöntemleri güvenlimidir?
Bu yöntemleri pazarlayan, satan, üretenlerin verdikleri bilgiler konusunda kuşkucu olmak gerekir. Kanser hastası böyle bir yöntemi uygulamadan önce mutlaka doktoruna danışmalıdır. Bilhassa aktif ve standart-bilimsel kanser tedavisi alırken, alternatif ve ispatlanmamış başka bir yöntem daha uygulamak tedavi etkinliğini bozabilir. Mucizevi bir yöntemin bulunması hayalidir, böyle bir iddiası olan yöntemler en çok kuşkuyla karşılanmalıdır.
17) En uygun beslenme biçimini seçmek.
Genel prensipler çerçevesinde sebze ve meyveden zengin, rafine yerine kepekli unlu gıdaları içeren, süt ürünlerinde az yağlı olanı tercih eden, kırmızı eti az tüketen, yağsız et kullanılan diyet herkes için yararlıdır. Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve yenilmelidir. Özellikle kemoterapi sırasında beş porsiyon sebze / meyve öğün sırasında mümkün olamıyorsa, meyve / sebze suyu içilerek, veya ana öğünler arasında yenilerek yeterli gıda alınabilir. Bir porsiyon sebze / meyvenin miktarı metin içinde verilmiştir. Dondurulmuş sebze / meyvede besleyicilik kaybı olmaz. Konserve sebze / meyvede besleyicilik az miktarda düşmekle birlikte önemli bir kayıp olmamaktadır. Yutma sorunu varsa sebze / meyve suyu sıkılarak yeterli gıda alınabilir; hazmı da kolaylaşmış olur. Hazır meyve suyu alınırken pastörize olanlar seçilmelidir.
18) Gıdalarda kimyasal ve mikrobik bulaşıklık.
Sebze ve meyveler ziraat ilaçları kalıntısına karşı çok iyi yıkanır. Az miktarda kalan kimyasal bulaşıklığın kanseri tetiklediğini gösteren veri yoktur. Ancak yüksek bulaşıklık zehir etkisi yapar, bu nedenle tüketilmeden önce iyice yıkanmalıdırlar. Yıkama mikropdan da arındırır. Et ve süt ürünleri hemen buzdolabına konulur. Et, tavuk, balık çok iyi pişirilir, ortası çiğ kalmamalıdır. Hazır satılan bütün sıvıların pastörize olanları alınmalıdır. Şehir suyuna bulaşma sorunu varsa, depo suyu kullanılıyorsa, sadece şişelenmiş ve güvenilir su içilmelidir.
19) Günde tüketilecek sıvı miktarı.
Sağlıklı bir kişi günde 8 bardak sıvı almalıdır. Doktor özel bir hastalık durumu varsa farklı bir öneride bulunabilir. Bu sıvı su, meyve suyu, çorba ve benzeri şekilde olabilir. Az sıvı alındığında yorgunluk, baş dönmesi, bulantı gibi yan etkiler fazlaca hissedilir.
20) Alkol ve kahve tüketimi.
Günde bir kadeh alkollü içecek kalp hastalığı riskini azaltır, ama, meme kanseri riskini artırır. Kanser tedavisinden sonra alkol alımı mümkün olduğunca azaltılmalıdır. Kahve ile kanser arasında doğrudan ilişki yoktur. Aşırı kahve içilmesi kalp rahatsızlığı, uykusuzluk yapabilir.
21) Kanser tedavisi gören sigara içebilirmi?
Sigara ile birçok kanserin ilişkisi vardır. Meme kanserinde de risk faktörü olduğunu bildirenler vardır. 2003 yılında, özellikle radyoterapi görürken sigara içmeye devam eden kadınlarda meme kanserinin tekrarlama riski 2.5 kat fazla olarak bulunmuştur. Tedaviden hemen önce bile sigarayı bırakmak olumlu bir etki oluşturmuştur. Radyoterapi başlamadan sigarayı bırakmak gereklidir. 2004 yılında yayınlanan ve 116 bin öğretmen kadın ile yapılan çalışmada sigara içenlerde meme kanseri yüzde 30 daha sık ortaya çıkmıştır.
Kaynaklar
Ø A nutritional guide for cancer survivors. CA Cancer Journal 2001; 51: 153.
Ø Nutrition and physical activity during and after treatment. CA Cancer Journal 2003; 53: 268.
Ø Smoking cessation confers survival advantage in early breast cancer. ASTRO 45th Meeting, Salt Lake City, 2003.
Ø Complementary and alternative cancer methods: American Cancer Society’s Guide. Ed: K. Bruss. American Cancer Society Health Content Products, Atlanta, 2000.
Ø Tagliaferri M e tal: Complementary and alternative medicine in early breast cancer. Semin Oncol 2001; 28: 121.
Ø Kumar N et al: Use of complementary nutritional therapies during cancer treatment. Cancer Control 2002; 9: 236.
Bilekliğin taşınmasının önemi.
Yaşam Değerlidir!
Leave A Comment
You must be logged in to post a comment.